Geçen yıl da başıma bu şekilde gelmişti gelir gelmez balkonun üst kısmına koymuştum sonra uçtu sanmıştım ama maalesef aşağıya düşmüş sonra gece balkondan bakarken kedinin hamlesine şahit olup vicdan azabından kendi kendimi yemiştim hala da aynı vicdan azabını çekiyorum. O zaman tecrübesizdim kuşun anne babasını görünce yavrusunu götürür sanmıştım. Bu sefer böyle bir şey yapmadım.
Ben bu civcivi dışarı bırakamam dedim. Zaten benim rahmetlinin kafesi filanda duruyordu içinde misafir ederim diye düşündüm. Balkona çıktım civciv çığlık atmaya zıplamaya başladı korkmuştu, ıslaktı ve strese girmişti. Tam balkon su gider borusu doğru gidiyordu ki tuttum. İçeri götürünce de zıpladı elimden kaçtı masanın altına doğru girdi. Hemen balkonun kapısını kapadım ve biraz çabayla tekrar tuttum.
İçeri aldıktan sonra;
*Annesinin yemek verdiğini gördüğüm için aç olmadığını biliyordum ama yine de evde ince şırınga vardı onun içine petit beurre bisküviyi iyice sulu sulu ezdim.
*Kömürlükten rahmetlinin yıkayıp güzelce koyduğum kafesini getirdim. Altına beyaz eski bir çarşaf vardı onu kesip uygun boyutlara getirip bir kaç kat yapıp serdim. İp gibi ayağına dolanıp sıkıntı yapacak her şeyi kontrol ettim.
*Bu sırada annem çok ıslak olduğu için onu biraz kuruladı ve üşüdüğü için elinin içinde ısıttı sevip sakinleştirdi.
*Gagasının yanında etleri duruyordu ama tüyleri de uçmak için uygun durumdaydı. Sadece çok kısaydı.
*Gagasının yan kısmından doğru şırıngayı sokmaya çalıştım ama ağzını açmadı. Biraz uğraştım yine açmadı. Bu arada mama asla ön kısımdan doğru verilmezmiş yan kısımdan o etlerin olduğu yerden yani verilirmiş. Aç olmadığı için sanırım doyuramadım ama bir iki kez ağzını açtı mamanın suyunu içti.
*Sonra kafese koydum ve birde ne göreyim siyah minik bir şeyler yürüyor. Huylandım ve araştırdım. Kuşlar ıslanınca kanatlarının altında bit oluşurmuş. Bu da o bitmiş ama insana geçmez ve kuşta olmadığı sürece bitler ölürmüş. Yani evi basma durumu gibi bir durum söz konusu değilmiş.
*Böyle bir şey kuşun başına gelirse eczanede ''rin tozu'' varmış. Kuşu kafesten alıp bir kutuya koyup kanatlarının altına bu tozu serpip biraz bekletip o bitler ölünce yani kutuya düşünce geri kafesine alabilirmişsin. Ben biraz huylandım açıkçası ve kafesi biraz streçle sardım yani sadece üst kısmı açık kaldı.
*Kuş çok korktuğu için ve normalde hava kararınca uyuduğu için birde stres olduğu için onu sakin ılık ve karanlık bir odaya aldım. Ara ara kontrol ettiğimde güzelce uyuduğunu gördüm. Zaten kuş stresi konusunda çok bilgiliyim hakim olduğum için onun duygularını anlayabiliyordum. O gece böyle geçti.
Ertesi gün;
Sabah 5.30 gibi uyandım alarm kurmuştum. Öncelikle düşebileceği sıkışabileceği her şeyi balkondan aldım. Balkon giderine kapak örttüm. Balkonun içinde süpürge kürek takımı vardı şu uzun saplı olanlardan onu duvar köşesine koydum yani binaya yasladım ve biraz yukarı yaptım süpürgeyi altına yere bir saplı süpürge daha koydum basamak gibi oldu.
Bu basamağın tam karşısına kuş kafesini koydum ve üst telini aldım sadece çarşaflı olan altı kaldı. Civcivin anne babası izliyormuş bir çığlık kıymet koptu bunu duyunca civciv de çığlık attı ve ben hızla içeri kaçtım.
Sonra anne ve baba kuş tekrar nasıl çıkması gerektiğini gösterdi civciv anlamadı ve yemek taşımaya başladılar. Yavru kuş zıpladı hopladı kanatlarını açtı kapattı uçamadı. Bu şekilde anne baba yemek taşıdı civciv kurtulmaya çalıştı. Ben devamlı izledim ama müdahil olmadım.
Kurtulduğu an;
Tam akşam 16.05'te bir baktım süpürgeden yukarı sonunda çıkmış. Onu ilk bulduğumda ilk uçuşunu yaptığını ve yağmur yüzünden balkona düştüğünü bildiğim için uçacağını biliyordum ve beklenen oldu uçtu ama binanın önüne yere uçtu. Bir aşağıya indim ama nasıl evden çıktım nasıl indim bilemedim binanın önüne indiğimde o çoktan binanın dışına çıkmıştı. Koştum arkasından nasıl bir kaçıyor pıtır pıtır bir şekilde ama yakaladım.
Ben bunu yaparken anne ve babasını başımın üstüne uçuyordu çığlık çığlığa hemen binanın girişinde sarmaşık gül var üstüne koydum. Anne babası yemek getirdi uçtu filan artık ne dedilerse yakında olan bir çam ağacına uçurmayı başardılar. Oradan bir kaç dakika sonra tren yolu var (çok yüksek bir duvar) oraya uçurdular. Tüm serçe kuşlar tebrik ettiler sanırım hepsi toplandı şarkı söylediler cıvıl cıvıl. Ben ne olur ne olmaz diye geride kalan günde akşam olana kadar çevreyi izledim. Sabah olunca yuvadan cılız sesi geliyordu. Bu olay üstüne bir kaç gün geçti bu gün cılız sesini yine duydum. Sanırım artık ailesi yemek bulmayı öğretiyor. Umarım tüyü kadar ömrü olur.
*Annesinin yemek verdiğini gördüğüm için aç olmadığını biliyordum ama yine de evde ince şırınga vardı onun içine petit beurre bisküviyi iyice sulu sulu ezdim.
*Kömürlükten rahmetlinin yıkayıp güzelce koyduğum kafesini getirdim. Altına beyaz eski bir çarşaf vardı onu kesip uygun boyutlara getirip bir kaç kat yapıp serdim. İp gibi ayağına dolanıp sıkıntı yapacak her şeyi kontrol ettim.
*Bu sırada annem çok ıslak olduğu için onu biraz kuruladı ve üşüdüğü için elinin içinde ısıttı sevip sakinleştirdi.
*Gagasının yanında etleri duruyordu ama tüyleri de uçmak için uygun durumdaydı. Sadece çok kısaydı.
*Gagasının yan kısmından doğru şırıngayı sokmaya çalıştım ama ağzını açmadı. Biraz uğraştım yine açmadı. Bu arada mama asla ön kısımdan doğru verilmezmiş yan kısımdan o etlerin olduğu yerden yani verilirmiş. Aç olmadığı için sanırım doyuramadım ama bir iki kez ağzını açtı mamanın suyunu içti.
*Sonra kafese koydum ve birde ne göreyim siyah minik bir şeyler yürüyor. Huylandım ve araştırdım. Kuşlar ıslanınca kanatlarının altında bit oluşurmuş. Bu da o bitmiş ama insana geçmez ve kuşta olmadığı sürece bitler ölürmüş. Yani evi basma durumu gibi bir durum söz konusu değilmiş.
*Böyle bir şey kuşun başına gelirse eczanede ''rin tozu'' varmış. Kuşu kafesten alıp bir kutuya koyup kanatlarının altına bu tozu serpip biraz bekletip o bitler ölünce yani kutuya düşünce geri kafesine alabilirmişsin. Ben biraz huylandım açıkçası ve kafesi biraz streçle sardım yani sadece üst kısmı açık kaldı.
*Kuş çok korktuğu için ve normalde hava kararınca uyuduğu için birde stres olduğu için onu sakin ılık ve karanlık bir odaya aldım. Ara ara kontrol ettiğimde güzelce uyuduğunu gördüm. Zaten kuş stresi konusunda çok bilgiliyim hakim olduğum için onun duygularını anlayabiliyordum. O gece böyle geçti.
Ertesi gün;
Sabah 5.30 gibi uyandım alarm kurmuştum. Öncelikle düşebileceği sıkışabileceği her şeyi balkondan aldım. Balkon giderine kapak örttüm. Balkonun içinde süpürge kürek takımı vardı şu uzun saplı olanlardan onu duvar köşesine koydum yani binaya yasladım ve biraz yukarı yaptım süpürgeyi altına yere bir saplı süpürge daha koydum basamak gibi oldu.
Bu basamağın tam karşısına kuş kafesini koydum ve üst telini aldım sadece çarşaflı olan altı kaldı. Civcivin anne babası izliyormuş bir çığlık kıymet koptu bunu duyunca civciv de çığlık attı ve ben hızla içeri kaçtım.
Sonra anne ve baba kuş tekrar nasıl çıkması gerektiğini gösterdi civciv anlamadı ve yemek taşımaya başladılar. Yavru kuş zıpladı hopladı kanatlarını açtı kapattı uçamadı. Bu şekilde anne baba yemek taşıdı civciv kurtulmaya çalıştı. Ben devamlı izledim ama müdahil olmadım.
Kurtulduğu an;
Tam akşam 16.05'te bir baktım süpürgeden yukarı sonunda çıkmış. Onu ilk bulduğumda ilk uçuşunu yaptığını ve yağmur yüzünden balkona düştüğünü bildiğim için uçacağını biliyordum ve beklenen oldu uçtu ama binanın önüne yere uçtu. Bir aşağıya indim ama nasıl evden çıktım nasıl indim bilemedim binanın önüne indiğimde o çoktan binanın dışına çıkmıştı. Koştum arkasından nasıl bir kaçıyor pıtır pıtır bir şekilde ama yakaladım.
Ben bunu yaparken anne ve babasını başımın üstüne uçuyordu çığlık çığlığa hemen binanın girişinde sarmaşık gül var üstüne koydum. Anne babası yemek getirdi uçtu filan artık ne dedilerse yakında olan bir çam ağacına uçurmayı başardılar. Oradan bir kaç dakika sonra tren yolu var (çok yüksek bir duvar) oraya uçurdular. Tüm serçe kuşlar tebrik ettiler sanırım hepsi toplandı şarkı söylediler cıvıl cıvıl. Ben ne olur ne olmaz diye geride kalan günde akşam olana kadar çevreyi izledim. Sabah olunca yuvadan cılız sesi geliyordu. Bu olay üstüne bir kaç gün geçti bu gün cılız sesini yine duydum. Sanırım artık ailesi yemek bulmayı öğretiyor. Umarım tüyü kadar ömrü olur.
2 Yorumlar
Ya ne tatlısın sen, tebrik ediyorum sende çok emek ve çaba sarf etmişsin. Sondaki dilek çok hoşuma gitti. Tüyü kadar ömrü kullanırım ben bunu müsaadenle. :)
YanıtlaSilTeşekkür ederim sende çok tatlısın. Tüyü çok olduğu için ömrü de uzun olsun anlamında kullanıyorum. Kullan kullan güzel dilek. :)
Sil✿Lütfen hiç bir sitenin linkini ve blogunuzun linkini paylaşmayınız.
DİKKAT !!! (BLOG LİNKİNİ PAYLAŞANLARIN YORUMLARINI YAYINLAMIYORUM)
✿TARTIŞMA YARATACAK CÜMLELERDEN KAÇININIZ, saygı ve sevgi çerçevesinde yorum yapmaya özen gösterelim.
✿LİNK, SİYASİ, SPOİLER, ÖTEKİLEŞTİRME ve TARTIŞMA yaratacak cümleleri yayınlamıyorum. :]
Yorum sahibinin yaptığı yorumun blog ve blog yöneticisi ile ilgisi yoktur. Sorumluluk yorum yapan kişiye aittir.
zhl:)